TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız



Join the forum, it's quick and easy

TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız

TR-AŞK
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

tr-ask.yetkin-forum.com devetlimizsiniz

YETKİLİ ALIMLARIMIZ VARDIR MOD VE ÜSTÜ YETKİ VERİLECEKTİR PAYLAŞIMIN DORUĞU UNUTULMAZ AŞKLARIN YAŞANDIĞI TEK FORUMDA YETKİ ALMAK İSTİYORSAN ŞARTLAR ÇOK KOLAY Mod Olmak İçin Tıklayınız

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

VARNA SAVASI

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1VARNA SAVASI Empty VARNA SAVASI Paz Haz. 28, 2009 11:35 am

Asİ_TahtacI

Asİ_TahtacI
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye

VARNA SAVASI

Kutsal kitaplari olan
Incil üzerine yemin etseler bile kendilerine göre "dinsiz olan Müslümanlar"
söz konusu olunca bu yeminin geçerli sayilmayacagi anlayisini gelenek haline getiren
Hiristiyanlar, Varna Savasi ile bu geleneklerini devam ettirmis görünmektedirler. Zira
Osmanlilar ile Hiristiyan müttefikler arasinda imzalanan baris antlasmasi, daha
mürekkebi kurumadan bu müttefikler tarafindan bozulmustu.


Sultan Ikinci Murad ile Macaristan
ve Lehistan Krali Vladislas arasinda 10 yil için yapilan mütareke, alti hafta geçmeden
bozuldu. Incil üzerine yapilan yeminden henüz 10 gün geçmemisti ki, Papa'nin vekili
Kardinal Julien Sezarini, kral ile krallik meclisi üyelerine, Osmanlilarla imzalanmis
olan antlasmanin bozulmasi ve Eylül'ün ilk günü Orsova'nin kusatilmasi için ekanim-i
selâse (Teslis, üçlü ilâh sistemi) ve Hz. Meryem ile azizlerden Etyen ve Ladislas
üzerine yemin ettirir.


Hiristiyan dünyasini böyle bir
antlasmayi bozmaya yönelten firsat, Sultan Murad gibi tecrübeli bir hükümdarin
hükümdarliktan çekilerek, devletin basina çocuk yasta bir kimsenin getirilmesi idi. Bu
saltanat degisikligi, Türklerin, Balkanlar'dan atilmasi için uygun ve kaçirilmaz bir
firsatti. Bu firsatin degerlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için de, yapilan yeminin hiç
bir mânâ ifade etmeyecegi, bizzat din adamlari tarafindan belirtilmeliydi. Nitekim bu da
yapildi. Bu arada Karamanoglu Ibrahim Bey fiilen bir sey yapamiyorsa da vaziyetin müsaid
oldugunu müttefiklere bildirmesi, Bizans Imparatorunun Papa'yi tesvik etmesi ve sarayinda
bulunan Osmanli hanedanina mensup sehzade Orhan'i (Çelebi Sultan Mehmed'in oglu) Çatalca
taraflarina salivererek saltanat iddiasiyla onu ortaya çikarmasi, durumu nazik bir
safhaya sokmustu. Çünkü Osmanli yönetimi böyle bir sey beklemiyordu. Zira yapilan
antlasma, bagli kalinmasi gereken bir yemindi. Kime karsi ve hangi sartlarla olursa olsun
bozulmamasi gerekirdi. Fakat Haçli ordusu yeminine bagli kalmadigi için böyle bir savas
vuku bulmustu. Dukas'in ifadesine göre antlasmanin bozulmasini anlamakta güçlük çeken
Sultan Murad, Hammer'in de belirttigi gibi, savas esnasinda "düsmanlarin
hainliklerini kendi askerlerine göstermek istiyormus ve yemininden dönenleri
cezalandiran Cenâb-i Hakk'in, himayesini bekliyormus gibi, Hiristiyanlarin bozmus
olduklari antlasmayi, hendegin kenarina dikilen bir mizragin ucuna astirmisti."


Türkleri bütünüyle
Balkanlar'dan uzaklastirmak için gereken tedbirlere bas vuran Papa, Anadolu'daki
Türklerin Rumeli'ye geçmelerini önlemek için Çanakkale Bogazini kapatmak üzere
Kardinal Françesco Gondolmieri komutasindaki donanmadan da uygun mektuplar aliyordu. Bu
da savasin yeniden baslamasi için bir firsatti.


Papanin, donanma komutani olan
Kardinal Françesco Gondolmieri, Anadolu'dan Rumeli'ye kuvvet geçirilmeyecegini temin
ediyordu. Bu vaziyet karsisinda artik Türklerin isi bitiriliyor ve Balkanlardan
çikarilacaklarina kesin gözle bakiliyordu. Haçlilarin, basarili komutani Jan Hunyad'm,
Türklerden alinacak Bulgaristan'a kral olacagi da vaad ediliyordu. Böylece, baslangiçta
antlasmayi bozmanin ve yeniden Osmanlilarla bir harbe girmenin taraftan olmayan Jan
Hunyad, fikrinden caydirilmis oluyordu.


Edime-Segedin muahedesinin
bozulmasi üzerine, Macar, Bohemya, Eflâk, Hirvat, Polonya ve Alman milletleri ile Papa
taraftarlari da dahil olmak üzere büyük bir ittifak kurulmustu. Gizlice donanma vermek
suretiyle Venedikliler de bu ittifaka dahil olmuslardi. Osmanlilar'in üst üste
maglubiyetleri, Venedikliler'i parsayi toplamak ümidine kaptirmisti. Sayet Osmanlilar
maglub olurlarsa ki buna kesin gözü ile bakiliyordu Gelibolu, Selânik ve Karadeniz
sahilindeki bazi yerler, bunlara verilecekti. Bununla beraber Venedikliler, Papa'ya
verdikleri gemilerine kendi bayraklarini degil, Papalik ve Burgondiya bayraklarini
çekmislerdi. Böylece güya Osmanlilar'a karsi tarafsiz kaldiklarini göstereceklerdi.
Osmanlilar'a vergi veren Raguza (Dubrovnik) Cumhuriyeti de Macarlarla birlikte hareket
ederek harbin sonundaki taksimde Avlonya ile Kanina'yi almak istiyordu. Bizans Imparatoru,
müttefiklerin galibiyetinden istifade edecegini ümid etmekle beraber, Osmanlilar'dan
çekindigi için sureta pek istekli görünmüyordu. Bununla beraber Imparator VIII.
Ioannis, Macar Krali ve diger hiristiyanlara bas vurup Karamanoglu'nun isyanindan dolayi
müttefiklerin acele sefere çikmalarini istemisti. Bu siralarda akd edilen Edirne
muahedesi üzerine, 30 Temmuz 1444 tarihli ikinci bir mektupla Türklerin çok zor durumda
olduklarini bildirerek bir an önce harbe baslanmasini israrla tavsiye ediyordu. Bu
hareketi ile harbe girmeden ve burnu kanamadan bir hisse almak istiyordu.


Muahedenin bozulmasindan sonra
derhal taarruza geçilmedi. Böylece bir açikgözlük veya hile daha yapiliyordu. Zira,
muahedenin bozulmus oldugundan haberi olmayan Osmanlilar'in, antlasma geregince Sirplara
terk edecekleri yerlerin verilmesi bekleniyordu. Gerçekten de muahedeye bagli olan
Osmanlilar, antlasma geregi Sirplardan aldiklari yerleri geri verdiler. Ancak bundan sonra
Eylül ayinda Birlesik Haçli ordusunun taarruzu baslayacakti. Müttefikler, baslarinda
Kral Vladislas oldugu halde harbe girmeyen Sirp despotunun (muahededeki yeminini
bozmayacagini söyleyen Sirp despotu, Osmanli Devleti'ni de durumdan haberdar etmisti)
topraklarina girmeyerek Orsova'dan Tuna nehrine geçip Vidin'e gelirler. Burayi yaktiktan
sonra Nigbolu'da Eflâk voyvodasi Vlad Drakul'un kuvvetleri ile birleserek Tuna boyunca
yürüyüp Sumnu'ya ulasirlar. Geçtikleri yerlerde müdafaasiz köyleri ve hatta
kiliseleri yagmalayarak Sumnu'yu aldiktan sonra Pravadi yolu ile Vama önünde belirdiler.
Osmanlilarin, Tuna nehrinde isletilmek üzere Kamçik nehri agzinda yaptiklari yirmi sekiz
nehir gemisi de, bu kuvvetler tarafindan yakilir.


18-22 Eylül'de Tuna'yi asip Varna
yakinlarina gelen bu güçlü ordunun meydana geçirecegi tehlikeden endiseye düsen
Osmanli devlet ricali, durumun vahemetini kavradiklarindan basta vezir-i a'zam Çandarli
Halil Pasa olmak üzere diger devlet adamlarinin telkini ile II. Mehmed, babasini
baskomutan olmak üzere Edirne'ye davet eder. Cebe Ali (Veya Kassaboglu Mahmud Bey),
tehlikenin büyüklügünü anlatmak üzere Sultan Murad'a gönderilir. Cebe Ali'nin
tesirli konusmasi üzerine Murad Bey, yaninda kirk bin Anadolu askeri ile Edirne'ye dogru
yola çikar. Bu esnada Çanakkale Bogazi Haçli donanmasi tarafindan tutuldugu için
oradan Rumeli'ye geçme imkâni bulamaz. Sultan Murad, düsmani sasirtmak için küçük
bir kuvvet gönderip kendisi sür'atle Istanbul Bogazina gelip Güzelcehisar (Anadolu
Hisari)'dan Rumeli'ye geçer. Koordineli bir sekilde hareket eden Osmanli birliklerinden
biri bogazin Anadolu tarafina geldigi zaman Veziri A'zam Halil Pasa komutasindaki bir
diger birlik, toplarla Anadolu Hisari'nin karsisina gelip geçis için gerekli emniyet
tedbirleri almisti. Her bir nefer için bir duka altin verilmek suretiyle Ceneviz gemileri
ile karsi sahile geçen Osmanli ordusunun geçis haberi, düsman birlikleri arasinda
telasa sebep olur. Sultan Murad'in, bogaz geçisini engellemek isteyen iki Bizans
gemisinden biri, topla batirilirken digeri yarali olarak kaçip kurtulur.


Sür'atle Edirne'ye gelen Murad,
oglu Mehmed ve vezir-i a'zami orada birakarak ordu komutani sifatiyla Varna önlerine
gelmis olan Haçlilar üzerine gider.


Murad Bey, Varna önlerine geldigi
sirada düsmanin ileri hareketini yakindan takib eden Rumeli Beylerbeyi Sehabeddin Pasa,
esas orduya katilir. Harp düzenine göre Osmanli ordusunun sag kolunda Anadolu Beylerbeyi
Karaca, sol kolunda da Rumeli Beylerbeyi Hadim Sehabeddin Pasalar (bazi kayitlarda sol
kolunda Turahan Bey bulunmustur) bulunuyorlardi. Merkezde de bas komutan olarak II. Murad
vardi. Daha önce de temas edildigi gibi merkez cephesinin önüne bir mizrak ucuna
takilmis olarak Segedin muahedenhamesi dikilmisti. Ordunun gerisi tahkim edilmediginden
sarilma tehlikesi vardi. Merkezde yeniçerilerin önünde kaziklarla korunmus bir hendek
bulunuyordu.


Müttefiklerin, Ulahlar ve bes
bölük Macar'dan meydana gelen sol kanadi, Varna batakliklari ile muhafaza altina
alinmisti. Sag kol ise açik ovaya ve sehre dogru düsmüstü. Burasi açik ve tehdide
mamz oldugundan Macar kuvvetleri tamamen burada toplanmislardi. Siyah bayraklari altinda
Kardinal Jülyen Sezarini komutasindaki kuvvetler bu kolda idiler. Kral Vladislas,
merkezde Sen Jorj sancagi altinda bulunup elli süvari ile koruma altina alinmisti.
Baskomutan Hunyad ise hemen hemen her tarafta görülüyordu.


Her iki tarafin sahip oldugu insan
gücü, kesin olarak belli degilse de düsman kuvvetlerinin Türk kuvvetlerinden daha
fazla oldugu bir gerçektir. 28 Receb 848 (10 Kasim 1444) Sen Marten yortusuna tesadüf
eden Sali günü baslayan Varna Savasi, Haçlilarca ugurlu sayilan bir günde oldugu için
sevince sebep olmustu. Bununla beraber, Hiristiyanlari büyük bir korkuya sevk eden bir
hadisenin de cereyan ettigini belirtmek gerekir. O anda patlak veren siddetli bir kasirga,
kralinki hariç olmak üzere Haçli ordusundaki bütün bayraklari savurup atmisti.


Muharebe baslar baslamaz Jan
Hunyad, Osmanli ordusunun Karacabey komutasindaki sag koluna hücum ederek püskürtür.
Sol kola yüklenen Eflâk kuvvetleri ise bu kolu bozguna ugratirlar. Hatta yandan
padisahin bulundugu ordu merkezine dogru yürüdülerse de sonradan püskürtülürler.
Ordunun gensinin iyice tahkim edilmemesinden dolayi (burada agirliklar ve develer
bulunuyordu) bu kisim da tehdid altinda idi. Sag ve sol kollar dagilmis olduklarindan ordu
merkezinde yalniz hükümdar, maiyeti ve kapikulu askerleri kalmisti. Fakat Sultan Murad
telas göstermeyerek yerinde duruyor ve komutayi birakmiyordu.


Osmanli ordusunun sag ve sol
kanatlarinin bozuldugunu gören Macaristan krali Ladislas, kendini tutamayarak heyecana
kapilir ve Polonya kuvvetleri ile birlikte Osmanli ordusu merkezine ve padisahin üzerine
hücum ederek sancaklarin bulundugu yere kadar gelir. Hükümdarlarinin büyük bir
tehlikeye maruz kalacagini gören yeniçeriler, büyük bir gayretle savasip merkezden
içeriye giren düsman kuvvetlerini çevirirler. Tam bu esnada Timurtas adli bir
yeniçeri, kralin atinin ayagina bir balta vurarak onu ati ile birlikte yere düsürür.
Kralin düstügünü gören Koca Hizir adinda bir yayabasi (Yeniçeri bölük komutani),
hemen kosup kralin basini keser. Kesilen basi bir mizragin ucuna takip yüksek sesle
baginp kralin öldügünü söyleyince Polonya kuvvetleri dagilip kaçmaya baglarlar.
Büyük bir kismi da kaçamayarak öldürülür. Bu sirada Osmanlilar'in sol kolunu
çevirmekte olan Jan Hunyad, sür'atle yetiserek vaziyeti düzeltmeye çalisip, "biz,
kral için degil, dinimiz için vurusmaya geldik" dediyse de basarili olamaz. Kralin
öldügünü duyan Osmanli birliklerinin daha bir azimle geri döndüklerini görünce
toplayabildigi kadar askeri ile kaçmaya baçlar.


Varna muharebesinde Anadolu
Beylerbeyi Karaca Pasa ile Kara Timurtas Pasa'nin torunu Umur Bey'in oglu Osman Bey sehid
olmuslardi. Düsman ordusunda ise Kral Ladislas ve muahedenin bozulmasinda birinci
derecede rol oynayan Kardinal Julyen Sezarini ölmüslerdi. Bazi kaynaklarda (Sahavî,
et-Tibru'l-Mesbûk fî Zeyli's-Süluk, Ayasafya Ktb., nr. 3113, s. 191) Osmanlilarin bu
savasta on bin kadar sehid verdikleri belirtilmektedir. Düsmanin telefati ise bundan daha
fazla idi.


Sultan Murad, kazandigi bu önemli
zaferden sonra, güvendigi adamlarindan biri olan Azeb Bey'le savas alanini gezip düsman
ölülerini görünce:


— Sasilacak sey degil mi?
Bütün bu delikanlilar arasinda bir tane ihtiyar yok, der. Bu söz üzerine Azeb Bey ona
su cevabi verir:


— Eger aralarinda yaslica bir
kimse olsaydi, böyle delice bir harekette bulunmazlardi."


Osmanlilar, bu savaçta külliyetli
miktarda savas ganimeti elde ettiler. Degerli esya ile dolu ikiyüz elli araba, galip
gelen Osmanlilar'in eline geçmisti. Bu da gerçekten büyük bir ganimet idi.


Müslümanlarin, Avrupa'daki
varliklarinin devam edip etmemesi bakimindan bir dönüm noktasi olan Varna savasindan
sonra, zaferi müjdelemek üzere belli basli sehirlerin kadilarina ve Islâm
hükümdarlarina fetihnâmeler gönderildi. Sultan Murad, bu savasta esir alinan düsman
askerlerinden bir kismini ve nasil demirden adamlari yendigini daha iyi anlatabilmek için
Macar asilzâdelerinin giydigi zirhlarla donatilmis yirmi bes esiri, Misir Sultani Melik
Zahir Çakmak'a gönderdi.


II. Murad, bozulmasin diye bal
içinde muhafaza edilen kralin basini zaferinin bir nisanesi olarak Bursa valisi Cebe
Ali'ye göndermisti. Bursa halki, kalabalik bir topluluk halinde bu zafer nisanesini
karsilamaya çikar. Nilüfer suyunda yikanan bu bas, bir mizrak ucunda sokaklarda
dolastirildi. Böylece, daha önceki savaslarda meydana gelen maglubiyetler yüzünden
moralleri bozulmus olan halka moral verilmeye çalisilir.


Murad Bey, savasi müteakip
Edirne'ye dönünce vezirlerinin de istegi üzerine bir müddet daha orada kalir. Zira
tehlike henüz tam anlamiyla ortadan kalkmis degildi. Bir müddet sonra tehlikenin tamamen
kalktigini gören Murad Bey, oglunun mevkiini sarsmamak için, yaninda Sarabdar Hamza Bey
ile Iskender Pasa oldugu halde Manisa'ya çekilir. Manisa'daki ikameti müddetince
kendisine Saruhan, Aydin ve Mentese sancaklarinin geliri tahsis olunur. Âdeta, tahttan
ikinci bir feragat anlamina gelebilecek bu fedakârliga ragmen Murad Bey'in, Varna galibi
olarak büyük bir söhret kazandigi anlasilmaktadir.

https://tr-ask.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz