TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız



Join the forum, it's quick and easy

TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız

TR-AŞK
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

tr-ask.yetkin-forum.com devetlimizsiniz

YETKİLİ ALIMLARIMIZ VARDIR MOD VE ÜSTÜ YETKİ VERİLECEKTİR PAYLAŞIMIN DORUĞU UNUTULMAZ AŞKLARIN YAŞANDIĞI TEK FORUMDA YETKİ ALMAK İSTİYORSAN ŞARTLAR ÇOK KOLAY Mod Olmak İçin Tıklayınız

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

IKINCI MURAD VE HAÇLI ITTIFAKI

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1IKINCI MURAD VE HAÇLI ITTIFAKI Empty IKINCI MURAD VE HAÇLI ITTIFAKI Paz Haz. 28, 2009 11:34 am

Asİ_TahtacI

Asİ_TahtacI
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye

IKINCI MURAD VE
HAÇLI ITTIFAKI


Belgrad kusatmasinin
basarisiz bir sekilde sonuçlanmasi üzerine baslayan ve maglubiyetlerle geçen buhranli
bir kaç yilin verdigi cesaretle Hiristiyanlar, Osmanlilar'i Avrupa'dan atacaklarina iyice
kanaat getirmislerdi. Gerçi Osmanlilar, düsmanin gücünden dolayi Belgrad muhasarasini
kaldirmis degillerdi. Bunun sebebi, kalenin çok müstahkem olmasi, uzun süren
muhasaranin sebep oldugu salgin hastaliklarin verdigi zayiatti.


Hiristiyan dünyasindaki bu anlayis
ve sebep oldugu birlesme, Osmanlilar tarafindan ögrenilmisti. Gerçekten 1439 yilinda
Floransa konsilinde Bizans Imparatoru VIII. Ioannis Paleologos'un istirakiyle Sark ve Garp
kiliseleri arasinda "Union"un imzalanmasi, Osmanli Devleti'nde büyük bir kaygi
ile karsilanmisti. Osmanlilar'daki bu kaygiyi ögrenen Ioannis, Sultan Murad'dan
çekindigi için ona elçiler gönderip bu konsilin sadece dinî bir sebebe dayandigini,
siyasî bir gayesinin bulunmadigini bildirecektir. Bizans tarihçisi Dukas bu olayi söyle
nakl eder:


"Imparator, seyahatten avdeti
münasebetiyle Murad'a elçiler gönderdi. Padisaha karsi minnettarligi ile hilesiz
dostlugunu arzetti. Zira bazi kimseler, Murad'i imparator aleyhine harekete sevk etmek
istemisler ve padisaha "imparator, Frengistan'a gittigi vakit Frenklerle ittifak edip
Frenk oldu. Bunlar, denizden ve karadan padisah aleyhine yürüyecekler ve Türkleri Garp
vilayetlerinden çikaracaklar" demislerdi. Elçiler ise bu hususta Murad'a izahat
vererek imparatorun Italya'ya seyahatinin kendisine arz edildigi gibi olmadigini, kendi
dinlerinin akidelerinde (inançlarinda) meydana gelen ihtilaflarin halli için gittigini
söylediler. Böylece Padisah'in fikrini tashih ettiler." Bununla beraber daha o
zaman Floransa'da Osmanlilar aleyhine denizden ve karadan bir Haçli seferi plâni
kararlastirilmisti. Imparatorun mabeyincisi J. Torzello, o zaman söyle yazmakta idi:
"Rumeli'nin bahis mevzuu durumu göz önüne alinir ve söyledigim gibi haçli askeri
gelirse, Allah'in inayetiyle bir ay içinde her sey halledilmis olacaktir. Rumeli zapt
olunduktan sonra bir ay içinde de Arz-i Mukaddes ele geçirilecektir." Gerçekten
muasir Türk kaynaklari, Gazavat ve Misir sultanina gönderilen Varna fetihnâmesi,
Floransa toplantisini buhranin baslangici olarak kabul ederler.


Bilindigi gibi Sultan Ikinci Murad
zamani, Osmanli Macar mücadelesinin baslama dönemidir. Gerçi Sirbistan, Osmanlilar
tarafindan feth edilinceye kadar Macarlarla bazi çatismalar olmustu. Fakat genelde
Macarlar, Osmanli hareketinin kendi hududlarinin çok uzaginda bulunmasindan dolayi bunu
pek önemsemiyorlardi. Fakat Sirbistan'in Osmanlilar'a ilhaki ile Osmanlilar ile Macarlar
komsu iki devlet haline gelmislerdi. Bu ana kadar Macar hâkimiyetinde bulunan Erdel
(Transilvanya) topraklarina yapilan akinlar hariç tutulacak olursa, buraya girilmemisti.
Akin hareketlerinde birçok çarpisma olmussa da bunlar, tam anlamiyla bir fetih ve ilhak
degil, fethe zemin hazirlayan harplerdi. Halbuki Belgrad zaptina tesebbüs edilmekle
Osmanlilar, artik Macar topraklan için de tehlike olmaya baslamislardi. Bu sebeple iki
millet arasinda bir mücadele kaçinilmaz oluyordu. Çünkü Osmanlilar "îlay-i
kelimetullah" gayesi ile giristikleri hareketlerini daha ileriye götürmek, Macarlar
da buna mani olmak gayesini güdüyorlardi.


Macarlar karsisinda, kayda deger ve
maglubiyetle biten çarpismalarin ilki, Mezid Bey komutasinda Transilvanya'ya yapilan akin
hareketidir.


30 Zilkade 845 (18 Mart 1442)'de
Mezid Bey komutasindaki bir akinci kuvveti, Transilvanya'ya girmisti. Bu birlik, mutad
akinlarda bulundugu gibi Sent Imre mevkiinde de büyük bir basari elde ederek Hermanstad
kalesini kusatma altina almisti. Bu siralarda tarihlerimizde Yanko denilen Jan Hunyad
(Hunyadi Yanos), Macarlarin Osmanlilara karsi olan savaslarinda ilk defa ortaya çikar.
Jan Hunyad, Simon de Kemeny ile birlikte muhasara altinda bulunan kalenin imdadina
yetisir.


Mezid Bey'in, yersiz gururu
yüzünden kaybedildigi anlasilan bu savas hakkinda Hammer su ifadeleri kullanmaktadir:
"Mezid Bey, daha önceleri kazandigi basari ile gururlandigindan, anlari karsilamaya
yürüdü. Mezid Bey, yigitlikleri ile taninmis seçkin sipahilerine Hunyad'in ati ile
tasidigi silahlari tarif ederek onlar hakkinda bilgi vermisti. Sipahiler de Hunyad'i ölü
veya diri yakalayip getireceklerine söz vermisti. Casuslari vasitasiyle bunu ögrenmis
bulunan Hunyad, atini ve silahlarim Simon de Kemeny ile degistirmisti. Simon,
degistirilmis bulunan bu kiyafete aldanmis olan Türklerin hücumuna ugradi. Bu
karisiklikta Simon de Kemeny en iyi askerlerinden üç bin kisi ile birlikte yok oldu.
Fakat Hunyad'in gücü ve Hermanstad muhafizlarinin bir çikisi, savasin öteki tarafça
(Macarlar) kazanilmasina sebep oldu."


Gerçekten, kaynaklarin verdigi
bilgiye göre muhasarayi kaldiran Mezid Bey, Hunyad'i karsilar. Siddetli çarpismada
Hunyad'in arkadasi Simon üç bin kisi ile maktul düser. Böylece Mezid Bey, galip gelmek
üzere iken Hermanstad'daki kusatilmis kuvvetin bir çikis yapip harbe istirak etmesiyle
iki ates arasinda kalan akincilar, yanlarinda bulunan esirleri birakmak zorunda kaldiklari
gibi yirmi bin sehid vererek maglub olurlar. Bu arada Mezid Bey ile oglu da sehid olur.
Elde edilen Türk esirleri vahsiyâne bir iskenceye tabi tutularak Öldürülürler.
Hiristiyan dünyasinin kendi dininden olmayanlara karsi sergiledikleri bu vahsiyane
hareket, kendi eserlerinde söyle nakl edilir:


"Önden ve arkadan hücuma
ugrayan Türkler, arkalarinda tasidiklari esirleri düsmana terk ve yirmi bin ölüyü
birakarak kaçmaya basladilar. Mezid Bey ile oglu öldüler. Hunyad, düsmanini takipten
dönünce, galipler tarafindan getirilmekte olan esirleri kendisi sofrada bulundugu halde
vahsiyâne bir eglence olmak üzere gözleri önünde öldürttü. Macarlarin kayiplari
sadece üç bin kadardi. Hunyad, daglar üzerinde Türk baslarindan tepeler yaptirarak
Kizil kule geçidinden Alpleri geçip Eflâk'a girdi. Tuna'nin iki yakasindaki
memleketleri bütünüyle yakip yikti. Dönüsünde, hemsehrileri kendisini vatan
kurtarici olarak karsiladilar. Hunyad, askerleri gibi kendisi de kan içici oldugundan
Sirp despotu ve Macaristan'in müttefiki Jorj Brankoviç'e ganimet mallari ile savasta
almis oldugu silahlar ve baska seylerle dolu bir araba gönderdi ki, bu araba on atla
çekilmekte idi. Mezid Bey ile oglunun baslari da, arabanin tepesinde görülmekte idi. Bu
dehset verici ganimetlerin ortasina oturtulmus yasli bir Türk, bunlari Brankoviç'e
bizzat sunmak zorunda birakilmisti."


Jan Hunyad'in bu galibiyeti,
Avrupa'da büyük bir söhret kazanmasina sebep oldu. Bu maglubiyetin acisini çikarmak ve
öcünü almak üzere Osmanli Devleti, ayni senenin Eylül ayinda ikinci bir kuvvet
sevkine karar verir. Rumeli Beylerbeyi Hadim Sehabeddin Pasa (Kula Sahin) Anadolu ve
Rumeli askerleri ile yeniçerilerin de katildigi bir kuvvetle Silistre üzerinden Eflâk'a
girer. Kuvvetine magrur olarak ihtiyatsiz hareket eden Pasa, tecrübeli akinci beylerinin
tavsiyelerine kulak asmadigindan, Vlad Drakul ile birlikte hareket eden Jan Hunyad
tarafindan Vazag mevkiinde büyük bir bozguna ugrar. Kendi hayatini güçlükle
kurtarabilen Kula Sahin Pasa, kaçarak Tuna'yi geçer. Ancak onun bu korkakligi kendisinin
derhal beylerbeylikten alinmasina ve yerine Kasim Pasa'nin Rumeli beylerbeyi olmasina
sebep olur.


Hiristiyan âlemde, büyük bir
sevince vesile olan bu iki galibiyet, Türkler aleyhinde bir Haçli ittifakinin meydana
gelmesine sebep olmustu. Papa IV. Eugenius tesviki ile Türkler aleyhinde derhal bir
ittifak meydana getirilmisti. Bu ittifaka Macarlar'dan baska Leh, Ulah (Eflâk) ve
Sirplarla Alman Imparatorlugu dahilindeki milletler, Fransa ve Belçika gönüllüleri
yaninda, Anadolu'da Karamanoglu Ibrahim Bey, dahil olmustu. 22 Temmuz 1443'de
Macaristan'in merkezi olan Offen (Budin)'den hareketle Semendire yakininda Tuna'yi geçip
Sirbistan'a gelen bu orduya bazi Bulgarlar, Bosnalilar ve Arnavudlar da katiliyorlardi.
Sultan Murad'a dost görünmesine ragmen Imparator Ioannis de hem Papa'ya hem de Macar
kralina elçiler göndermek suretiyle onlari Türkler aleyhine kiskirtiyordu.


Müttefiklerin basinda Polonya ve
Macaristan krali Ladislas ile Jan Hunyad bulunuyorlardi. Macarlara iltica etmis olan Sirp
despotu Jorj Brankoviç ile Eflâk Beyi Drakul ve Papa'nin vekili Kardinal Jülyen
Cezzarini de bu müttefik Haçli ordusunda yer aliyorlardi. Bu ordu, Sirbistan'i istila
ile Krusevac (Alacahisar), Sehirköy ve Nis'i tahrib edip atese verir. 1443 Ekim ayinda
Osmanli topraklarina giren Haçlilarla ilk muharebe 3 Kasim 1443'te Morava nehri kenarinda
ve Nis civarinda olur. Üç kol halinde muharebeye istirak eden Osmanli ordusu, maglub
olarak dört bin esir ve iki bin sehid birakir. Bu harpten önce Haçlilarla is birligi
yapip onlarin müttefiki durumuna gelen Karamanoglu Ibrahim Bey, Haçlilarla ayni zamanda
harekete geçince Sultan Murad Anadolu'ya geçerek Konya taraflarina gitmis, maglub olan
Karamanoglu ile bir anlasma yaptiktan sonra derhal Edirne'ye, oradan da Sofya'ya hareket
etmisti. Fakat bu sirada Morava savasi haçlilarca kazanildigi için Sultan Murad,
Balkanlarin güneyine çekilmek zorunda kalir. Bulgaristan'a giren Haçlilar, Sofya'yi
alirlar. Haçlilarla birlikte hareket eden Bulgarlar, onlara hem süvari kuvveti hem de
yiyecek tedariki için yardimda bulunurlar. Osmanli tebeasi olan Bulgar halkinin,
Haçlilara bu sekilde yardimlari onlarin daha da güçlenmesine sebep olur. Böylece
onlar, Meriç vadisine yol veren Balkan geçitlerine dayanirlar. Karaman seferinden yeni
dönmüs olan Sultan Murad, bu istilayi Izladi derbendinde güçlükle durdurabildi.
Haçlilarin bu cür'etli yürüyüsü, Osmanli Devleti'ni o kadar agir bir buhran içine
sürükledi ki, Türklerin pek yakinda Balkanlar'dan tamamiyla atilacagi her tarafta
konusulan genel bir kanaat haline gelmisti. Yanko'nun basarilari, Papa IV. Eugènius
tarafindan merasimle kutlaniyordu. Gerçekten de Eylül 1444 yilinda Haçli ordusunun bir
kere daha Tuna'yi astigi zaman adi geçen Papa, Türklerin artik tamamen Avrupa'dan
atilacagindan süphesinin kalmadigini, durumun böyle bir hal almasindan dolayi sevincini
belirtecek kelime bulamadigini yazmakta idi. Çagdas Yunan tarihçisi Chalkokondyles de,
simdi Balkanlar'da yerlerinden atilmis birçok yerli senyörün atalarinin topraklarini
yeniden elde etmek için acele harekete geçtiklerini görüyor ve hatta
"müttefiklerden her biri, Rumeli'nin isgalinden sonra ganimetin hangi parçasini
alacagini tasarlamakla mesguldu" der.


Biraz önce de görüldügü gibi
Haçlilarla Morava, Izladi ve Yalvaç muharebeleri yapilmis olup Osmanli ordusu zor
durumda kalmisti. Tam bu siralarda Haçlilarin müttefiki olan Karamanoglu Ibrahim Bey,
uygun zamanin geldigini düsünerek ve firsat bu firsattir diyerek Osmanlilar'la yaptigi
antlasmayi bozarak 1444 Ilkbaharinda tekrar Osmanli hududunu geçerek büyük ölçüde
istila ve tahriplere baslamisti. Böylece Osmanlilar, Rumeli ve Anadolu'da iki ates
arasinda kalmislardi.


Sultan Murad, gerek devam eden
maglubiyetler, gerek bir önceki Karaman seferine katilan ve harbin kazanilmasinda faal
bir rol oynayan Amasya Sancak Beyi büyük oglu Sehzade Alaeddin'in Amasya'ya döndükten
kisa bir müddet sonra vefati, gerekse bu yeni Karaman taarruzu yüzünden bir hayli
sikintili anlar yasadi. Iste bu yüzden Sultan Murad, baris yapmayi uygun görmüstü.


Bu karari veren Sultan Murad, Jorj
Brankoviç vasitasiyle Macaristan kralina müracaat edip baris teklifinde bulunur.
Vladislas bu müracaati kabul ederek Edirne'ye bir heyet gönderir. Burada
"Edirne-Segedin" diyebilecegimiz bir baris antlasmasi yapilir. 12 Haziran 1444
(25 Safer 848) tarihinde Edirne'de imzalanan bu antlasmaya göre Sirplardan alinan yerler
(Semendire, Kolombaç, Krusevaç, Topliçe taraflan, Leskofça ve Zelenigrad) yine Jorj
Brankoviç'e birakilacak, Sirbistan'in tekrar kurulmasi ve despotun Osmanlilar'in yaninda
bulunan iki oglunun iadeleri kabul ediliyordu. Buna karsilik Sirp despotu da Osmanlilar'a
vergi vermeyi kabul ediyordu. Bundan baska Eflâk, Osmanlilar'a vergi vermekle beraber
Macarlarin nüfuzu altinda birakilmakta idi. Sultan Murad, muahedeye sadik kalacagina dair
Macar elçileri önünde yemin eder. Bu antlasmanin Macar krali Vladislas tarafindan da
tasdiki için Macar elçilik heyeti ile birlikte bir Osmanli heyeti de Macaristan'a
gidecekti. Muahede geregince despotun Osmanlilar yaninda bulunan iki oglu da serbest
birakilacak ve Izladi muharebesinde esir düsen padisahin enistesi Çandarlizâde Mahmud
Çelebi de yetmis bin duka altin kurtulus akçesi (fidye-i necat) karsiliginda serbest
birakilacakti. Bundan sonra Türkler ve Macarlar birbirlerinin topraklarina tecavüz
etmeyip dostça yasayacaklardi.

https://tr-ask.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz