TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız



Join the forum, it's quick and easy

TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız

TR-AŞK
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

tr-ask.yetkin-forum.com devetlimizsiniz

YETKİLİ ALIMLARIMIZ VARDIR MOD VE ÜSTÜ YETKİ VERİLECEKTİR PAYLAŞIMIN DORUĞU UNUTULMAZ AŞKLARIN YAŞANDIĞI TEK FORUMDA YETKİ ALMAK İSTİYORSAN ŞARTLAR ÇOK KOLAY Mod Olmak İçin Tıklayınız

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

II. MAHMÛD ve dönemi

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1II. MAHMÛD ve dönemi Empty II. MAHMÛD ve dönemi Ptsi Haz. 29, 2009 12:15 am

Asİ_TahtacI

Asİ_TahtacI
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye

II. MAHMÛD ve dönemi





Otuzuncu Osmanlı sultanı. İslâm
halîfelerinin doksan beşincisidir. Osmanlı sultanlarından Birinci Abdülhamîd
Hanın Nakş-i Dil Sultandan olan oğlu olup, İstanbul�da 20 temmuz 1786
târihinde doğdu. Şehzâdeliğinde iyi bir eğitim ve öğretim gördü. Yüksek din
ve fen ilimlerini, devrin kıymetli âlimlerinden öğrendi. Amcası Üçüncü Selim
Han onun yetişmesine çok îtinâ göstererek, modern askerî ve teknik bilgileri
ve devlet idâresini iyi bir şekilde öğrenmesini sağladı. Selim Han tahttan
indirildikten sonra da yeğeni Mahmûd�la sık sık görüşerek, ona tavsiyelerde
bulundu ve tahta çıktığı zaman dikkat etmesi gereken hususları bildirdi. 28
Temmuz 1808�de Alemdâr Mustafa Paşanın Selim Hanı tekrar başa geçirmek üzere
saraya girdiği sırada sâbık hâkânın âsîler tarafından şehit edilmesi üzerine
Sultan Mahmûd, Osmanlı tahtına çıktı.


İkinci Mahmûd Han, Alemdâr
Mustafa Paşayı, vezîriâzam tâyin edip, Kabakçı isyânından sonra ülkede pekçok
hâdise çıkaran zorbaları yola getirmekle vazifelendirdi. Kabakçı Mustafa
isyânında rol oynamış bulunan âsîler cezâlandırıldı. Fesat çıkaranlar
İstanbul dışında ikâmete mecbur tutuldu. İstanbul�da otorite sağlamaya
çalışılırken, Rumeli ve Anadolu�nun birçok yerinde ve bilhassa Halep ve
Bağdât�ta vâlilerin çıkardığı karışıklıklar devâm ediyordu. Cezâyir�in
idâresini dayılar ele geçirmişti. Vehhâbîler Haremeyn�i zaptederek,
hutbelerden pâdişâhın adını kaldırmışlardı. Bu kötü gidişe, dur demek isteyen
Sultan Mahmûd, Anadolu ve Rumeli vâlilerini İstanbul�a dâvet etti. Bu
vâlilerin yeni Sultan�a bağlılıklarını bildirmeleri istendi. Vâliler
İstanbul�a gelip, Sultan Mahmûd Hana bağlılıklarını arz ettiler ve muhtemel
âsîlere karşı ittifak senedi imzâladılar. Diğer taraftan isyânlar neticesinde
iyice bozulan yeniçeri ocağını yola getirmek için tâlim ve terbiye
usûllerinin tekrar tatbik edilmesi istendiyse de, yeniçeriler bu icrââttan
memnun olmadılar. 14 Ekim 1808�de Sekbân-ı Cedîd adıyla modern bir ordu
kurulmaya başlandı. Sekbân-ı Cedîd askeri, yeniçeriler ve taraftarları
tarafından Nizâm-ı Cedîd�in ihyâsı olarak kabûl edildi. Vezîriâzam Alemdâr
Mustafa Paşanın devlet adamlarına ve askerlere karşı tâvizsiz icrââtları,
yeniçerileri harekete sevk etti. 14-15 Kasım gecesi meydana gelen büyük isyan
sırasında Alemdâr Mustafa Paşa öldürüldü. Mahmûd Han, yenilikleri durdurmak
zorunda kaldı.


İstanbul�daki hâdiselerin
yatıştırılmasından sonra diğer iç ve dış meselelerin halline bakıldı. Arabistan�daki
Vehhâbîler, Osmanlı Devletine ve Ehl-i sünnet Müslümanlara karşı siyâsî
faâliyetlerden katliamlara varan tecâvüzlerde bulunuyorlardı. Bu arada
Vehhabîlerin reisi Sü�ûd bin Abdülazîz, Hicaz�ı istilâya teşebbüs etti. Hac
mevsiminde hacıların yollarını kesip, Müslümanlara işkenceleri ve İslâm
dînine olan hakâretleri, dayanılmaz bir hâl aldığından, Halîfe İkinci Mahmûd
Han, Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşaya ferman gönderip, Vehhâbîleri
cezâlandırmasını emretti. Mehmed Ali Paşa bir dizi harpten sonra mübârek
beldeleri Vehhâbîlerden temizledi. Zafer haberine çok sevinen Mahmûd Han,
Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşaya ihsanlarda bulundu.


Öte yandan Balkanlarda, Avrupa
devletlerinin Osmanlı Devletinin birlik ve bütünlüğünü parçalamak gâyesiyle
yaptırdıkları bölücü ve yıkıcı faaliyetler çok artmıştı. Sırplar Bükreş
Antlaşması ile (28 Mayıs 1812) muhtâriyet kazanmalarına rağmen rahat
durmuyorlardı. Osmanlı Devletine ödeyecekleri senelik vergiyi kestiler. Tam
istiklal propagandaları ile kalelerdeki Osmanlı askerlerine saldırmaya
başladılar.


1813 yılında, Sırplıları yola
getirmek için Hurşid Paşa seraskerliğinde sefer açıldı. Hurşid Paşa Belgrad�a
gelip, âsîleri yola getirdi. Âsî Sırp lideri Kara Yorgi, esir düşmekten
kurtulmak için, Avusturya�ya kaçtı. Belgrad ve Semendire kaleleri Osmanlılara
tâbi oldu. Serasker Hurşid Paşanın umûmî af îlân etmesiyle, Sırplıların
silahları toplatıldı. Kara Yorgi�den sonra Sırplıların başına Miloş Obrenoviç
geçti. Osmanlı Devletine sadâkatle hizmete devâm eden Miloş Obrenoviç,
1818�de Avusturya�dan dönen rakibi Kara Yorgi�yi öldürdü. 1829 yılında
Sırbistan�a muhtâriyet verilmesine rağmen, yıllık vergi vermeyi ve dış
işlerinde Osmanlılara bağlılığını devâm ettirdi.Arnavutluk�ta ise Tepedelenli
Ali Paşanın nüfuzu sebebiyle Rumlar, Rusya�nın bütün teşvik ve yardımlarına
rağmen isyana cesâret edemiyorlardı. Ancak Fenerli Rumlarla eskiden beri sıkı
münâsebetlerde ve İngilizlerle gizli muhâberelerde bulunan Hâlet Efendinin
hâince faâliyetleri ve özellikle Tepedelenli Ali Paşayı bertaraf etmesi
Yunanlılara ayaklanma fırsatı verdi.


Etniki Eterya ve Fener�deki Rum
Patrikhânesinin hedef tâyin ettiği isyan, 1820 yılında başlatıldı. 12 Şubat
1821�de Mora Yarımadasına yayıldı. Rum âsîler, yüzyıllardır hâkimiyeti
altında yaşayıp, komşuluk hakkını dahi çiğneyerek, Müslüman ahâliye karşı
katliamlara giriştiler. İsyan Atina, Tesalya ve Adalara da yayıldı.
Katliamlarda 1500 Müslüman şehit edildi. Rus Çarının yâveri ve Etniki Eterya
lideri Aleksandra İpsilanti, 6 Mart 1821�de Eflak�ta isyan çıkardı. İsyan
bastırıldı. İkinci Mahmûd Han, âsîlere karşı yerinde ve zamanında tedbir
aldı. Bölge ahâlisine silâh dağıttırdı. Bölgede isyanlarla alâkası görülenler
cezâlandırıldı. İstanbul�daki Rum Patriği ve birkaç metropolit, isyanla
alâkası görülerek asıldılar. Osmanlı Devletinin iç durumu ve Avrupa
devletlerinin âsîlere devamlı yardım ve müdâhaleleri, isyânın bütünüyle
bastırılamamasına sebep oldu. Mora�daki isyan büyüyerek Adalara ve Selanik�e
kadar yayıldı. Bu durum üzerine Sultan Mahmûd Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşayı
isyanı bastırmaya memur etti. Nitekim Kavalalı Mehmed Ali Paşanın oğlu
İbrahim Paşa kumandasında gönderdiği küçük, fakat disiplinli ve modern ordu,
isyânı kısa sürede bastırmaya muvaffak oldu (1825).


Yunan isyânı sırasında yeniçeri
ve sipâhîlerin daha fazla bozulduğunu gören Sultan Mahmûd Han, bu fesât
yuvalarını ortadan kaldırmaya karar verdi. Yeniçerilerin artan tecâvüz ve
zorbalıkları kamuoyunu da aleyhlerine çevirmişti. Pâdişâh, Yunan isyânının
bastırılmasıyla kavuşulan sulh devresinde önce, orduyu ıslâha girişti. Ancak
askerî tâlim ve terbiyeye karşı çıkan yeniçeriler, isyân mânâsında kazan
kaldırdılar. Buna karşılık Sultan Mahmûd Han da sadrâzam, şeyhülislâm ve
devlet erkânını toplayarak yeniçerilerin artık hıyânette bulunduklarını, bu
sebeple tedbir alınmasını belirtti. Âlimler, din ve devletin bekâsı için bu
fesat yuvasının ortadan kaldırılması gerektiğini bildirdiler. Şeyhülislâmın
fetvâsı ile sancak-ı şerîf çıkarılarak, dînine ve pâdişâhına bağlı olanların
onun altına gelmesi ve mücâdeleye girişmesi istendi. Böylece eşine ilk defâ
rastlanan bir olayla pâdişâha bağlı birlikler halkla bütünleşerek fitne ve
fesat yuvası yeniçeri ve sipâhî ocaklarını ortadan kaldırdılar. İstanbul�da
âsî, ahlâksız, serseri temizliği yapılarak, yirmi binden ziyâdesi
cezâlandırıldı. Yeniçeri ocağının kaldırılması hayırlı bir hâdise kabûl
edilerek Vak�a-i Hayriyye denildi. Kendilerini Bektâşî kabûl eden
yeniçerilerin ortadan kaldırılmasıyla, hurûfî olan sahte Bektâşî tekkeleri
kapatılıp, babaları başka yerlere gönderildi. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye
adlı asker ocağı kurularak, devrin ihtiyâçlarına göre tâlim ve terbiye
edilmesi, silâh verilmesi ve özel kıyâfet giydirilmesi kararlaştırıldı. Topçu,
humbaracı ve lağımcı ocakları ıslâh edildi. Mekteb-i Bahriye açıldı. Eğitim
ve öğretimi en üst seviyeye çıkarmak için Avrupa�dan hocalar getirildi.


Osmanlı Devletindeki bu süratli
ve olumlu gelişme, Avrupa devletlerini harekete geçirdi. İngiliz ve
Fransızlar, Osmanlı Devleti içerisindeki Mustafa Reşid Paşa gibi adamlarını
yardım vâdiyle kullanarak Rusya ile harbe sebebiyet verdirdikleri gibi, Mısır
vâlisi Mehmed Ali Paşayı da devletine karşı kışkırttılar. Mısır�da Mehmed Ali
Paşanın hâkim olacağı bir devleti tanıyacağını bildiren İngiliz ve
Fransızlar, onun güçlü ve disiplinli kuvvetlerini Osmanlılara karşı çevirmeyi
başardılar. Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrâhim Paşa kumandasında, daha ordusu
bütünüyle yeniden teşekkül etmemiş Osmanlı Devletinin Suriye eyâleti üzerine
asker sevk etti. 1831-1832 yılındaki muhârebelerde, Mısır askeri, çokluğu ve
intizamlı olması sebebi ile gâlip gelince, Osmanlılar Rusya�dan yardım
istediler. Bu durum, İngiltere ve Fransa�yı telâşa düşürdü. Fransa�nın
aracılığıyla 8 Nisan 1833 Kütahya Antlaşması imzâlandı. Antlaşmaya göre,
Mehmed Ali Paşaya Mısır vâliliğine ilâveten Suriye, oğlu İbrâhim Paşaya da
Adana eyâleti muhassıllık olarak verildi. 8 Temmuz 1833�te Rusya ile savunma
ve yardım esâsına dayanan Hünkâr İskelesi Antlaşması imzâlandı. 1839�da Mısır
üzerine ordu sevk edildiyse de neticesi gelmeden İkinciMahmûd Han İstanbul�da
vefât etti ve Çemberlitaş�daki türbesine defnedildi.

https://tr-ask.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz