Tatmin mi Teslim mi?
Ne
var ki, Tanzimat Fermanı’nın ilanından kısa bir süre sonra zengin evin
değil kâhyaları, hizmetçileri bile evi yağmaya ve talana başladılar,
tuğla tuğla evi söküp yıkmaya giriştiler. Gün geçtikçe züğürtleşen ev
sahibi ise, evi kurtarmak için gerek yurt içindeki Galata bankerlerinden,
gerekse Avrupa ülkelerinden faizle kredi almaya başladı. Alınan bu
krediler ne yazık ki yatırıma dönüşmeden saraylar, köşkler, kasırlar
yapımında kullanıldı. Ülke borç batağına gömülürken, diğer taraftan da
Tanzimat zenginleri ve aydınları türedi.
Diğer taraftan, Tanzimatçılar müslüman halkı devlete karşı küstürdüler.
Ali Paşa’nın cenaze merasimi, musavat (eşitlik) adına müslümanları
diğerleriyle eşit görenlerin vicdanlarda ne ölçüde kabul gördüklerine
dair emsalsiz bir ipucudur. Olay şöyledir:
Tanzimat-Islahat sürecinin Reşid Paşa’dan sonraki en ünlü ismi Ali
Paşa’nın cenazesinde Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Osman Efendi cemaata
seslenmektedir:
-
Bu büyük bir zat idi, devlete çok güzel hizmetler etti.
Sonra helallik için üç defa sorar:
-
Bu zatı nasıl bilirsiniz?
Cemaatte tam bir sessizlik... Kimsenin ağzını bıçak açmamaktadır. Cemaat
arasında onu seven birçok kişi olmasına rağmen, hepsinin adeta nutku
tutulmuştur.
Cevdet Paşa bu olayı şöyle yorumlar:
“Böyle tezkiyede sukût-u tam ile mukabelede olunduğunu görmedik ve
hiçbir tarihte vukuunu dahi işitmedik. Bir adamın beraber yaşadığı
milleti içinde menfur olarak ahirete gitmesi, akraba ve ahbabına ne
mertebe müessir olacağı muhtac-ı beyandır.”
Neticede, Tanzimat Fermanı’ndan sonra imzalanan Paris Antlaşması ile
Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılmış, Avrupalılar Osmanlı
topraklarının bütünlüğünü koruyacaklarına söz vermişlerdi. Bu şu anlama
geliyordu:
Osmanlı devleti bağımsız bir devlet olma niteliğini kaybediyordu.
Avrupalılar asıl bundan sonra çirkin ve gerçek yüzlerini gösterdiler.
Balkanlarda ayaklanmalar, Cidde ve Suriye'de olaylar çıktı, Yunanistan
ve Bulgaristan bağımsızlık yolunda büyük adımlar attılar. Girit elden
gitti. Tarihin seyri değişti, üstünlük Avrupalılar’ın ellerine geçti,
Osmanlı Devlet geleneği değişti. Devlet-i Ali Mısır valisine bile söz
geçiremeyecek kadar güçsüzleşti, ve çöküş hızlanarak parçalanıp yok
olmaya doğru gitti.
“Türkiye'yi Avrupa'da tutmak için Avrupa'yı Türkiye'de tatmin etme”
politikası ile yola çıkan Mustafa Reşid Paşa'nın açtığı çığır, Osmanlı
Devleti’nin tasfiyesi ile son buldu. Umarız bugün milletin kaderinde söz
sahibi olanlar, yakın tarihimize bir de bu açıdan bakıyorlardır!