Müslümana Kim Merhamet Eder?
Tanzimatçılar, yeni bir Osmanlı milleti oluşturmak için yüzyılların
geleneği teba ve reaya (müslüman ve gayri müslim ahali) arasındaki
farkları kaldırırken, sadece hıristiyan Avrupa'nın gözüne girmeye
çalışmışlardı. Görünüşte günümüzün yaklaşımıyla çok demokratça olan bu
hareketleriyle, aslında müslüman ahaliyi gayri müslimlerin tasallutu
altına düşürmüşlerdi. Çünkü Batılı devletler ve çeşitli lobiler, gayri
müslimlerin haklarını koruma adına Devlet-i Aliyye’nin iç işlerine
müdahale etme cüret ve cesaretini böylece yakalamışlardı.
Hilmi Ziya Ülken'in dediği gibi, “Tanzimat, Batı milletlerinin
gerçekleştirdikleri hürriyet, eşitlik, demokrasi ideallerinin bir
cinsten (homojen) bir millet içinde gerçekleşmesinden çok, yabancı
müdahalesinden faydalanan ve ayrılmak isteyen azınlıkların işine yarayan
bir vasıta olarak kaldı. Devlet, Tanzimat ruhuna uygun olarak
azınlıkları yüksek hizmetlere getirdi. Onlardan tercümanlar, sefirler,
müşavirler hatta pek çok nazırlar (bakanlar) yetişti. Yani Avrupa
Tanzimat'la kaleyi içten fethetti. Şu hale bir bakar mısınız; sadrazamın
(başbakanın) sefaret müşaviri Agop Gircikyan'dı. Sahak Abru, Babiâli (hükümet)
tercüme kalemine getirilmişti. Ovakim Reisyan, Asya adında
Ermenice-Türkçe dergi çıkarırken, Sakızlı Ohennes Paşa Babiâli tercüme
odasında bürokrattı. Nafia nazırı Bedros Hallaçyan’dan sonra, yerine
Kirkor Sinopyan getirilmiş, Tomas Terziyan Mülkiye’de görev yaparken,
İsaac Amon Maarif Nezareti istatistik müdürlüğünü yürütüyordu.”
Listeyi sayfalarca uzatmak mümkün. Bunlar başkent İstanbul’daki
bürokratlardı. Taşrada Anadolu ve Rumeli vilayetlerinde de durum bundan
farklı değildi. Eyalet meclislerinde bölgenin nüfus yapısına göre
seçilen meclis üyeleri, gayri müslimlerin yoğun olduğu bölgelerde
yönetimi müslümanlar aleyhine çalıştırıyorlardı. Ziya Paşa bu konudaki
şikayetlerini şöyle ifade eder: “Bir müslümanın güneş gibi hakkı zahir
olduğu halde, memurların ve eyalet zalimlerinin pençesine düşse halini
kime şikayet eder? Gayri müslim teba bir tokat yese hıristiyan Batı
ayağa kalkarken, mazlum bir müslümana kim merhamet eder? Hiç suçu yokken
senelerce mahkûm kalsa davacısı kim olur? Müsavat (eşitlik) buna mı
derler?”
Ahmed Cevdet Paşa, Tanzimat Fermanı’nın yayımlanmasından sonra halkın;
“babalarımızın ve dedelerimizin kanlarıyla kazanılmış olan mukaddes
haklarımızı bugün kaybettik. İslâm Milleti hakim millet iken, böyle bir
mukaddes haktan mahrum kaldı. Ehl-i İslâm’a bu, ağlayacak ve matem
tutacak gündür" diye feryat ettiğini yazar ama bu feryadı duyacak
kimseler yoktur.
Avrupalılar işe yarar Türk bürokratları mason localarına kaydetmişlerdi
ve onlardan daha değişik biçimlerde faydalanıyordu. Tarih nasıl da
tekerrür ediyor!.. Sanki dünü değil de bugünü yazıyoruz. Bugünün dış
işleri ve elçilikleri ile o günün Hâriciye nezareti ve Tercüme Odası...
Dışarıdan müdahalelerle devlet adamı tayinleri yapılarak Devlet-i
Âli’nin kurtulacağını sananlar dün ne kadar haklı idiyseler, bugünküler
de o kadar haklılar demektir.