TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız



Join the forum, it's quick and easy

TR-AŞK
MERHABA

Foruma Hoş Geldiniz
Sitemizden Daya İyi Faydalanmak İçin
Lütfen Üye Olunuz



Kutucugu Kapatmak için Lütfen
Do Not Display Again,i tıklayınız

TR-AŞK
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

tr-ask.yetkin-forum.com devetlimizsiniz

YETKİLİ ALIMLARIMIZ VARDIR MOD VE ÜSTÜ YETKİ VERİLECEKTİR PAYLAŞIMIN DORUĞU UNUTULMAZ AŞKLARIN YAŞANDIĞI TEK FORUMDA YETKİ ALMAK İSTİYORSAN ŞARTLAR ÇOK KOLAY Mod Olmak İçin Tıklayınız

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

KANUNî DÖNEMINDEKI OLAYLAR

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1KANUNî DÖNEMINDEKI OLAYLAR Empty KANUNî DÖNEMINDEKI OLAYLAR Ptsi Haz. 29, 2009 12:01 am

Asİ_TahtacI

Asİ_TahtacI
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye

KANUNî DÖNEMINDEKI OLAYLAR

Osmanli Devleti'nde Kanunî dönemi, idare, kaza, askerlik, kültür ve san'at
muhitini teskil eden, son derece degerli aktif unsurlarin is ve el birligi yapip bir araya
geldikleri bir devirdir. Bununla beraber bu dönemin daha baslangicinda bazi proplemler
çikmis ve saltanatinin ilk yillarinda Avrupa'ya yönelmek isteyen genç hükümdar, tahta
cülûsundan hemen sonra, doguda beliren gailelerle ugrasmak zorunda kalmasi, Osmanli
tarihi bakimindan fevkalade önemli olan bu dönemi bir manada kronolojik siraya göre
takib etmek yerinde bir hareket olacaktir. l. Canberdi Gazalî Hadisesi :Memlûk Sultani
Melik Esref Kayitbay'in azadli kölelerinden ve Sultan Gavri ile Sultan Tomanbay'in
nüfuzlu beylerinden olan Canberdi Gazalî, Misir'in ilhaki esnasinda Hayir Bey
vâsitasiyle af edilmis ve Yavuz Sultan Selim'in, Sam'dan Istanbul'a hareketi esnasinda
Sam Beylerbeyligine tayin edilmisti. Yavuz'un ölümü ve yerine Süleyman'in geçmesi
üzerine Melik Esref ünvaniyle hükümdarligini ilan ederek isyan etmis, adina hutbe
okutup para bastirmisti. O, bununula da yetinmeyerek kendisi ile birlikte hareket etmeleri
için Sah Ismail ile Misir Beylerbeyi Hayir Bey'e elçi ve mektup göndererek onlari da
yanina çekmeye çalismisti. Zira ona göre çok uygun bir firsat dogmustu. Osmanli
tahtina geçen bu genç ve tecrübesiz hükümdarin, kendilerine bir sey yapamayacagina
inanmisti. Hatta ona göre devir "eyyam-i fetret ve hengâm-i firsat" devri idi.


Halbuki, böyle bir düsünceye kapilip isyan bayragini açmis olan Canberdi
Gazalî, daha önce af edilmis ve kendisine itibar gösterilmisti. Sadece kendisinin
degil, arkadaslarinin da rahat ve huzur içinde yasamasi temin edilmisti. Öyle
anlasiliyor ki o, Selimin'in ölümünden önce dahi isyan için uygun bir firsat
kolluyordu. Zira Yavuz Sultan Selim'in ölümünden önce o, çevreye dagilmak suretiyle
hayatlarni kurtarmis olan silah arkadaslarini etrafina toplayarak, yönetimine verilmis
bulunan Sam vilayeti dahilinde onlara mevkiler vermisti.


Canberdi Gazalî, Suriye ve Filistin'i ele geçirmek, sonra da Misir'i zapt
edip hilâfeti elde etmek gibi büyük emeller pesinde kosuyordu. Bu sebeple Hayir Bey'den
de istifadeyi düsünerek ona mektuplar göndermisti. Böyle bir tekliften telasa düsen
Hayir Bey, bir taraftan onu oyalarken diger taraftan da deniz yoluyla devleti keyfiyetten
haberdar ederek, Gazalî'nin kendisine yolladigi mektuplari Istanbul'a gönderir.


Bu arada, 20.000'e ulasan kuvvetleriyle harekete geçip Beyrut'u zaptetmis olan
Gazalî, Cebel-i Lübnan'daki Dürzîleri de isyana tesvik etmisti. Daha sonra Haleb'i
kusatip muhasara altina alan Canberdi Gazalî, büyük bir mukavemetle karsilasmisti.
Hayir Bey, Gazalî üzerine asker sevki hususunda Istanbul'un fikrini sormus, merkezin
verdigi çok isabetli bir cevapla buna lüzum olmadigi ve icab eden kuvvetlerin
Anadolu'dan sevkedilecegi bildirilmisti. Nitekim üçüncü vezir Ferhad Pasa ile Anadolu,
Karaman ve Sivas eyaletlerinin timarli sipahileriyle kapikulu efradindan dört bin
yeniçeri gönderildigi gibi Dulkadiroglu Sehsuvarzâde Ali Bey de isyani bastirmak üzere
yardima memur edilmisti. Ferhad Pasa kuvvetleri henüz yetismeden Sehsuvaroglu Ali Bey
maiyyetindeki kuvvetlerle Haleb üzerine yürür. Ali Bey'in gelisini haber alan Gazalî,
buradaki kusatmayi kaldirarak Sam'a çekilir. Bu arada, Ferhad Pasa'nin kuvvetleri ile
birlesen Haleb Beylerbeyi Karaca Ahmed Pasa'nin birlikleri ile Sehsuvaroglu Ali Bey'in
kuvvetleri, iki kol halinde Sam yakinlarina gelirler. 27 Ocak l52l'de Mastaba mevkiinde
vuku bulan çarpismalar sonucunda Gazalî yenilerek yakalanir. Devletin, gerek kendisine,
gerekse arkadaslarina sagladigi bütün imkânlari bir tarafa birakip halife olma
sevdasina düsen Canberdi Gazalî'nin bu nankörlügü, ibret-i âlem olmak için basinin
kesilip Istanbul'a gönderilmesi ile son bulur.


Canberdi Gazalî isyaninin sür'atle bastirilmasi, bu hadiseden istifade ve
Gazalî ile birlikte hareket etmek isteyen Sah Ismail'in isini bozmustu. Gazalî'nin
maglubiyetini duyan Sah Ismail, yaylak bahanesiyle Tebriz'den kalkarak Kazvin taraflarina
gitmisti. Elindeki kuvveterle Kayseri dolaylarinda bir müddet Iran taraflarini tarassut
eden Ferhad Pasa, vaziyetten emin oluncaya kadar o yörelerde kalmisti. Bu hâdiseden
hemen sonra Sam Beylerbeyligi'ne Ayas Pasa, Kudüs, Gazze ve Safed sancaklarina da birer
sancakbeyi tayin edilmisti. 2. Belgrad'in Fethi Canberdi Gazalî'nin isyani esnasinda
Macaristan'a karsi yeni bir seferin açilmasina karar verilir. Çünkü stratejik önemi
haiz olan Belgrad, Avrupa'ya karsi girisilecek seferler için bir üs olarak
kullanilabilecek durumda idi. Nitekim, bu stratejisinden dolayi Fâtih de daha önce,
burayi almak için tesebbüslerde bulunmustu. Ayrica askerî güçlerine güvenen
Macarlar, yeni Pâdisahi tebrik için bir heyet göndermedikleri gibi cülûsu haber
vermek, iki devlet arasindaki barisi yenilemek ve daha önce taahhüd edilen haraci
(vergi) istemek üzere Macaristan'a gönderilen Osmanli elçisini de öldürmüslerdi.
Onlar, elçiyi öldürmekleyetinmemis olacaklar ki, onun kulaklari ile burnunu da keserek
cevap diye Süleyman'a göndermislerdi. Böylece, insanlik tarihi için yüz karasi
olabilecek bir vahset örnegi de sergilemislerdi. Bütün bu olumsuz gelismeler üzerine
harp kaçinilmaz hale gelmisti.Downey, böyle bir hareketin karsiliginda Kanunî'nin
yaptigi hazirliklari, bu hazirliklar esnasindaki geçit resmini , genç hükümdarin
bunlari seyr ederken duydugu memnuniyeti ve ordunun maneviyatinin ne kadar yüksek
oldugunu canli birer levha gibi tasvir edip gözler önüne serer. Gerçekten Kanunî,
kendisine ve devletine yapilan bu hakaretin cezasinin verilmesi gerektigine inandigi için
harp hazirliklarina baslanilmasi için emirler göndermisti. Iran hududunun güvenligi
saglanip savas karari alindiktan sonra babasi ve dedeleri II. Bâyezid ile II. Mehmed
(Fâtih)'in türbelerini ziyaret ettikten sonra l8 Mayis l52l'de bizzat kendisinin basinda
bulundugu Osmanli ordusu, Belgrad üzerine hareket eder. Yol boyunca yapilan
müzakerelerde Osmanli kuvvetlerinin, Veziriazam Pîrî Mehmed Pasa'nin görüsü
dogrultusunda, dogrudan Belgrad üzerine yürümesi ve Rumeli Beylerbeyi olan Ahmed
Pasa'nin önceden hareketle Bögürdelen (Sabacz, Czabacz) hisarini almasi
kararlastirilmisti.


Sabacz'i kusatma altina alan Ahmed Pasa, muhasarayi daraltip sikistirmakla
birlikte, kaledeki garnizon, kendisini savunuyordu. Sonunda muhafizlar yok edildiler. Bu
kusatma esnasinda Osmanlilardan da epeyce sehid verilir. Ahmed Pasa, büyük bir mücadele
sonucu (2 Saban) 7 Temmuz'da Sabacz (Bögürdelen)i zapteder. Böylece Kanunî ilk fethini
gerçeklestirmis oluyordu. Sultan Süleyman, ertesi gün Ahmed Pasa ile sancakbeylerini
huzuruna kabul ettikten sonra kaleye gelir. Pâdisah, sehrin istihkâmlarinin
arttirilmasini emr ettikten sonra askerinin Sirmi'ye geçmesi için Sava üzerine köprü
yaptirir. Insaatin sürdügü dokuz gün içinde Sultan Süleyman, isçilerin gayretlerini
artirmak için nehir kenarinda bir çardak altinda kalip insaatin tamamlanmasini bekler.
Böyle manevî bir destek ve etki altinda kalan ordu ve saray agalari can ve basla
çalisarak köprü yapim isini çabucak tamamlatmak hususunda elden geleni esirgemezler.
Bu sirada daha baska kalelerin feth edildigi haberi gelir. Insaata baslandiginin onuncu
günü köprü tamamlanmisti. Ancak nehir birden tastigindan köprü kismen harab olmussa
da kisa bir süre içinde yeniden onarilmis ve asker buradan geçmisti.


Bu sirada Belgrad'in kusatilmasi ile ugrasan Pîrî Pasa ise buranin
karsisindaki Zemin Kalesi (Zemun, Zemlin)'ni ele geçirmisti. Bu esnada Pîrî Pasa'yi
çekemeyen Ahmed Pasa'nin tesiriyle Belgrad muhasarasinin kaldirilip Budin üzerine
yürünmesi kararini alan Sultan Süleyman, daha sonra bu karardan vaz geçerek l
Agustos'ta Zemin civarinda yüksek bir mevkie otag kurup, kusatmanin bir an evvel
sonuçlandirilmasi emrini verir. Siddetle kusatilan Belgrad'in kale muhafizi
dayanamayacagini anlayinca eman dileyerek 30 Agustos'ta kaleyi teslim eder. Kale halkindan
bir kismi Macaristan'a giderken, aslen Sirpli olan bir kismi da evlad, aile ve mallariyla
Istanbul'a nakl olunarak Yedikule civarinda iskan edilirler. Belgrad'dan getirilenlerin
yerlestirildikleri mahalleye Belgrad Mahallesi denilmeye baslanir. Fetihten sonra 200 top
ile tahkim edilen Belgrad Kalesi, Semendire ile birlikte muhafazasina 900 bin akça has
ile Bosna Sancakbeyi Yahya Pasa oglu Bâli Bey muhafazasina tayin edilirken Bosna da
Sultanzâde Hüsrev Bey'e verilir.


Belgrad seferi esnasinda Osmanli ordusunda filler de bulunuyordu ki, Lütfi
Pasa bunlarin iki tane oldugunu belirtir. Kanunî'nin bu ilk seferine Edirne, Filibe ve
Sofya medreseleri talebeleri de istirak etmislerdi. Belgrad, ele geçirildigi tarihten
itibaren Avrupa seferlerinde Osmanli ordusunun en mühim üslerinden biri olmus ve
"Dâru'l-cihâd" adini almistir.


Kanunî Sultan Süleyman, Belgrad'dan Istanbul'a dönerken l9 Ekim'de iki
yasindaki oglu Murad'in, gelisinden iki gün önce de bir kizinin ölüm haberini almisti.
Istanbul'a girdikten on gün sonra da dokuz yasindaki oglu Mahmud çiçek hastaligindan
öldü (29 Ekim). Vezirler, Pâdisah'in çocuklarinin cenazelerine yaya olarak refakat
ettiler. Bunlar, Yavuz Sultan Selim türbesinin yanina defn edildiler.3. Rodos'un Fethi
Bilindigi gibi, Kanunî Sultan Süleyman'in Akdeniz'de Osmanli hakimiyetini kurmak için
giristigi büyük mücadelede, Rodos seferi ilk, Malta seferi ise son dönemi ifade eder.
Dünya tarihinin esine ender rastladigi ünlü Pâdisahin saltanatinin ikinci yilinda
Rodos'u ve ona bagli bulunan adalari ele geçirmesi, Dogu Akdeniz'de Osmanli
hâkimiyetinin yerlesmesini sagladigi gibi, mücadelenin bundan böyle Orta ve Bati
Akdeniz'e intikal ettirilmesi imkanini da saglamisti.


1309'dan beri Saint Jean d'Hospitaliers veya Saint Jean de Jerusalem denilen
sövalye tarikatinin elinde bulunan Rodos adasi ile civarindaki adalar, eskiden beri
Osmanlilarin ele geçirmek istedikleri önemli yerlerdi. Sultan Süleyman, Belgrad'i
almayi basardiktan sonra Osmanli siyasetinin bu ikinci mes'elesini de halletmek istiyordu.
Zira fethi zarurî kilan bazi sebepler vardi. Buranin fethi, Osmanli ülkesine yeni ilhak
edilmis bulunan Misir, Suriye ve Dogu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakimindan önemliydi.
Bunun için de Rodos ve ona bagli olan diger adalarin Osmanlilarin elinde bulunmasi
gerekiyordu. Nitekim bu zorunlugu takdir eden Yavuz Sultan Selim, saltanatinin son
yillarinda, Sövalyeler üzerine yürümek için büyük çapta bir donanma hazirlamaya
koyulmus, ancak bu tasavvurunu gerçeklestiremeden hayata gözlerini kapamisti.
Hiristiyanligin, Osmanli hac, ticaret ve ulasim yolu üzerinde, bu emniyeti tehlikeye
sokabilecek tehlikeli kalesi durumundaki Rodos'ta bulunan sövalyeler, Osmanli ticaret ve
hac gemilerine saldirmakla kalmamislar, ayni zamanda Canberdi Gazali'ye de yardimda
bulunmuslardi. Bundan baska onlar, Rodos'ta bulunan Cem Sultan'in oglu Murad'i da taht
vârisi olarak ortaya sürmüslerdi. Ayrica kalelerinin saglamligina güvenmekte olan
Rodos sövalyeleri, korsanlik faaliyetlerine devamla, bir taraftan Müslümanlarin
yollarini kesip gemilerini aliyor, öbür taraftan da Osmanli sahillerinde ardi arasi
kesilmeksizin bazi fesatliklarda bulunuyorlardi. Bundan baska bes alti bin civarinda
Müslüman'i esir alip adalarinda onlara türlü iskenceler yaptiklari da biliniyordu.


Iste Kanunî, bu siyasî ve stratejik sebeplerden dolayi Rodos proplemini
halletmek istiyordu. Böylece, bir bakima babasindan miras olarak devr aldigi bir siyaseti
devam ettirmek ve babasinin yarida birakmak zorunda kaldigi önemli bir meseleyi halletmek
niyetinde idi. Ayni zamanda o, Rodos'u feth etmek suretiyle dedesi Fâtih Sultan Mehmed'in
gerçeklestiremedigi bir seyi de yapmis olacakti. Eserimizin, Fâtih'le ilgii bölümünde
de görülecegi üzere o, birbirlerini kovalayan zaferleri arasinda sadece iki yerde
istedigini ele geçirememisti. Bunlardan biri Belgrad, digeri de Rodos'tu. Tahta henüz
geçmis olan genç Süleyman, saltanatinin ilk yilinda Belgrad'i zapt etmek suretiyle
Fâtih'in düsüncesini gerçeklestirmis oluyordu. Onun, Belgrad'in hemen arkasindan Rodos
üzerine yönelmesinde, nisbeti az da olsa ayni psikolojinin etkili oldugunu söylemek
mümkün olsa gerekir.


Rodos'un fethi hususunda Divan-i Hümayûn'da yapilan müzakerelerde ekseriyet,
Rodos seferine taraftar görünmüyordu. Zira bunlar, Sövalyelerin söhreti, adanin
müstahkem olup uzun süre muhasaraya dayanabilmesi ve bir sefer vukuunda Avrupa'nin
derhal buraya yardimda bulunabilecegini düsünüyorlardi. Bunlara göre sonu tehlikeli
bir macera ile bitecek sefere girismek dogru degildi. Bu düsünceye karsilik Vezir-i
A'zam Pirî Mehmed Pasa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa ve denizci Kurdoglu
Müslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup Avrupa tarafindan endise edilmemesi
gerektigini ileri sürüyorlardi. Bu arada casuslari vâsitasiyle Rodos hakkinda bilgi
toplayan Kanunî, sefere karar verir. Bununla beraber sefere çikmadan önce, Hammer'in
ifadesiyle " Kur'an-i Kerim'in emrini yerine getirmek için Üstad-i A'zam'a bir
mektup gönderir. Bu mektupta Üstad-i A'zam teslim olmasi isteniyor ve arzusu ile itaati
kabul ettigi takdirde sövalyelerin hürriyetleri ile mallarina dokunulmayacagina dair,
yerlerin ve göklerin yaraticisi olan Allah, O'nun elçisi olan Hz. Muhammed ve diger
Peygamberler adina yemin ediyordu." Fakat bu teklif, Üstad-i A'zam tarafindan red
edilir.


Bu sirada Avrupa devletleri de birbirleri ile mücadele halinde
bulunduklarindan, Rodos ile ilgilenebilecek durumda degillerdi. Rodos ile ilgilenebilecek
tek devlet olan Venedikliler de yapilan ticaret antlasmasi ile pasif hale getirilmislerdi.
Divan'da alinan sefer kararindan sonra hazirliklarina baslayan Osmanli ordusunun basina
serdar olarak ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa getirilir. Öte yandan bu seferi haber alan
Rodos Üstad-i A'zami Philippe Villiers de l'Isle Adam, bazi tedbirler alarak kaleyi
tahkim ettirmis, yiyecek depolatmis, sehrin önündeki limana zincir çektirmis, ayrica
Papa ve Fransa'dan da yardim istemisti.


Osmanli donanmasi, 5 Haziran l522'de 300 gemi ile Çoban Mustafa Pasa
komutasinda harekete geçer. Donanmada pek çok mühimmattan baska onbin deniz ve itfaiye
neferi bulunuyordu. Sultan Süleyman da 2l Receb 928 (l6 Haziran l522) tarihinde
Istanbul'dan hareketle Üsküdar'a geçmis, buradan Kapikulu askerleri ve sefere memur
olan diger eyâletlerin timarli sipahileriyle birlikte karadan yola çikmisti. Bu sefere
nadir bir istisna olmak üzere, Sadrazam Pîrî Mehmed Pasa'nin amcasi olan Seyhülislâm
Zenbilli Ali Cemalî Efendi (l503 - l525) de katilmistir.


Osmanli donanmasi, Rodos yakinlarindaki Gnido adasina varmisti. 24 Haziran'da
Rodos önlerine gelen Osmanli donanmasi, Rodos kalesinin dört mil kadar dogusundaki bir
limana demir atar. Kaleyi abluka altina alan ordu, Pâdisahin karadan gelmesini bekler.
Nihayet Kütahya - Aydin yolu ile Marmaris'e, oradan da 28 Temmuz'da Rodos adasina geçen
yüzbin kisilik ordu, surlar boyunca mevzilenir. Bu esnada Ingiliz, Fransiz, Italyan,
Ispanyol, Alman ve Portekiz milletlerine mensub sövalyeerden mütesekkil Rodos
müdafileri ise kalenin bes ana burcunu müdafaaya basamislardi.

https://tr-ask.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz